Diyabet tanısı koymak için üç farklı test kullanılabilir: Bunlar; diyabet semptomları olan bir hastada rastgele bir zamanda ölçülen kan glukozu, açlık kan şekeri Oral Glukoz Tolerans Testinde 2. saat kan glukozu ve HbA1c (glikozillenmiş hemoglobin A1c) ölçümüdür. Başvuran kişideki belirtiler ve bu test sonuçları doğrultusunda diyabet tanısı konulur.
Diyabetin sık görülen başlıca klinik belirtileri;
• Çok su içme,
• Çok idrara çıkma,
• Gece sık idrara çıkma,
• Çok yemek yeme,
• Ağırlık artışı veya zayıflama,
• Bulanık görme,
• Kadınlarda vajinal kaşıntı,
• Halsizlik ve yorgunluktur.
Tip 2 Diyabet Risk Faktörleri
• Genetik yatkınlık: Birinci derece yakınlarında diyabet öyküsü olanlar,
• Kalp-damar hastalığı öyküsü olanlar,
• Fazla kilolu olanlar (özellikle karında yağ birikimi fazla olanlar; abdominal şişmanlık; elma tipi şişmanlık),
• Yüksek tansiyonu olanlar,
• 4 kilonun üzerinde doğum yapmış anneler,
• Gebelikte diyabet tanısı konulanlar,
• Prediyabeti olanlar: açlık kan şekeri 100–125 mg/dl arasında ya da oral glukoz tolerans testinde 2. saat kan glukoz düzeyi 140–199 mg/dl olanlar,
• Fiziksel aktivitesi az olanlar,
• Trigliserid düzeyi 250 mg/dl ve üzerinde ve/veya Yüksek Yoğunluklu Lipoprotein-Kolesterol 35 mg/dl ve altında olanlar,
• Sağlıksız beslenenler (karbonhidrat ve doymuş yağlardan zengin, posadan düşük beslenme)
• 45 yaş üstü olanlar,
• Polikistik Over Sendromu olan kadınlar, diyabete adaydır.
Önlenebilir risk faktörleri
• Obezite/fazla kiloluluk,
• Fiziksel aktivite azlığı,
• Sağlıksız beslenme (karbonhidrat ve doymuş yağlardan zengin, posadan düşük beslenme).
Gizli Diyabet (Prediyabet) Nedir?
Normal ile diyabet arasındaki ara döneme ‘Prediyabet (Gizli Diyabet)’ denir. Bozulmuş glukoz toleransı, ya da Yüksek Riskli durum aşamalarından herhangi birisi bulunan bir birey prediyabetiktir. Bu kişi, sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerını benimseyip uygulayamazsa ‘Aşikar Diyabet Hastalığı’ gelişebilir. Prediyabetten Aşikar Diyabet’e ilerleme, genellikle yıllar sürer. Bazı bireylerde birden fazla Prediyabet aşaması birlikte bulunabilir. Bu durumda Aşikar Diyabet’e ilerleme süresi kısalır.
Tip 2 Diyabet Kontrolünün Önemi
Amaç, kan şekerinin normal sınırlarda tutularak diyabetin organlar üzerinde yapacağı olumsuz etkilerin/hasarın önlenmesi ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesidir. Diyabet iyi kontrol edilemediğinde, vücuttaki tüm organlara zarar verebilmektedir. Bir yandan kan damarlarının yapısını bozarak göz, böbrek ve sinirleri etkilemekte; diğer yandan kalp hastalığı veya inme nedeniyle de erken ölümlere neden olabilmektedir. Diyabet, körlük, böbrek yetersizliği, bunama ve ayak sorunlarının en önemli nedenlerinden biridir. Kan şekerinin normal sınırlarda tutulması, komplikasyonların ortaya çıkmasını önleyebilir veya en azından geciktirir.
Tip 2 diyabetli bireylerin uzun süreli izlendiği bir çalışmada risk azalması olduğu gösterilmiştir.
Ülkemizde önceden tanı konulmuş (bilinen) diyabet hastalarının yarısında kan şekeri, kontrol altında değildir.
Daha Önce Diyabet Tanısı Almış Hastalar
Tanısı olan her diyabetlinin 3 ayda bir olmak üzere yılda 4 kez herhangi bir sağlık sorunu olmasa da aile hekimine veya takipli olduğu Dahiliye veya Endokrinoloji Kliniği’ne başvurması önerilir.
Diyabetli bireyler için sağlıklı yaşamanın dört altın kuralı vardır:
- Sağlıklı beslenme
- Yeterli ve düzenli fiziksel aktivite
- Tıbbi bakım ve kendi kendine kontrol
- Dengeli ve düzenli sosyal yaşam
Tip 2 Diyabet Tedavisi
Hastalığın en önemli tedavi bileşeni, sağlıklı yaşam tarzının oluşturulmasıdır (sağlıklı davranışların kazanılması). Sağlıklı yaşam tarzının oluşturulması için; sağlıklı beslenmek, fiziksel aktivitenin artırılması, ideal vücut ağırlığının korunması, sigaranın bırakılması, alkol tüketiminin sınırlandırılması temeldir. Önemli bir bileşen de ilaç tedavisidir. Bunlar ağızdan alınan şeker düşürücü ilaçlar, insülin ve insülin dışı ilaçlardır. Tedavi, bireye özgü planlanmalıdır. Bu tedavi bileşenlerinin diyabetli birey tarafından başarıyla uygulanabilmesi için diyabet eğitimi gereklidir.
Eğitim, diyabetli bireyin bilinçlenmesini sağlar. Diyabet eğitimi alan bireyler diyabet kontrollerini sağlamada daha başarılıdır. Bu nedenle tüm diyabetlilerin diyabet eğitimi alması önerilmektedir. Diyabet eğitimi, sadece diyabetli için değil, aynı zamanda diyabetlinin ailesini, sağlık çalışanlarını ve karar makamlarını da kapsamalıdır.
Tip 2 Diyabet ve Sağlıklı Beslenme
Sağlıklı ve üretken olarak yaşamı sürdürmek için gerekli olan 50’ye yakın besin öğesinin çeşitli besinlerden yeterli miktarlarda alınmasına ve vücutta uygun şekilde kullanılmasına ‘Yeterli ve Dengeli Beslenme’ denir.
Diyabet, vücudun temel besin öğelerine olan gereksinim düzeylerini değiştirmez. Diyabetli birey, kişisel özelliklerine göre değişen enerji ve besin öğesi ihtiyacını, yeterli ve dengeli beslenmesini sağlayacak şekilde, çeşitli besinlerden karşılamalı ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalıdır.
Besin Öğeleri
Yiyeceklerimizde bulunan besin ögeleri, kimyasal yapılarına ve vücuttaki işlevlerine göre altı grupta toplanır. Bunlar; karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, mineraller ve sudur. Karbonhidratlar, proteinler ve yağlar vücudumuza enerji sağlarken vitaminler, minareller ve suyun enerjiye katkısı yoktur. Dengeli beslenme ilkeleri çerçevesinde, günlük enerjinin %55-60’ı karbonhidratlardan, %12-15’i proteinlerden ve %25-30’u yağlardan sağlanmalı ve günlük posa tüketimi her 1000 kkal enerji alımı için 14 g olmalıdır.
• Karbonhidratlar: Tahıllar, nişastalı besinler, kuru baklagiller, süt, yoğurt, ayran, meyveler ve sebzeler karbonhidrat içeren besinlere örnek olarak verilebilir. karbonhidratlar, vücudun temel enerji kaynağıdır. Günlük enerji gereksiniminin önemli bir bölümü karbonhidratlardan karşılanır.
• Proteinler: Kırmız et, balık, tavuk, süt, süt ürünleri ve yumurta gibi hayvansal besinlerde; kuru baklagiller, tahıllar ve sebzeler gibi bitkisel besinlerde bulunan proteinler, vücut dokularının gelişmesini ve gerektiğinde onarılmasını sağlar.
• Yağlar: Zeytinyağı, ayçiçeği yağı, mısırözü yağı ve soya yağı gibi sıvı yağlar; margarin, kahvaltılık yağ, krema, mayonez; ayrıca salam, sucuk ve pastırma gibi et ürünleri; fındık, fıstık ve ay çekirdeği gibi kabuklu yemişler, yağ içeriği yüksek besinlerdir.
Yağlar;
• Doymuş yağ (oda ısısında katı olan; tereyağ, margarin) ve doymamış yağ (oda ısında sıvı olan; ayçicek yağı, mısırözü yağı, zeytinyağı)
• Doymamış yağlar; tekli doymamış (zeytinyağı, fındık yağı), çoklu doymamış yağ (ayçicek yağı, mısırözü yağı, yumuşak kase margarinler) olarak sınıflandırılır.
Yemeklere eklenen yağ, kahvaltılık yağlar, krema, kaymak gibi görünen yağ miktarı azaltılmalı ve et, süt, peynir gibi besinlerin bileşiminde bulunan görünmeyen yağ olarak isimlendirilen doymuş yağ miktarını azaltmak için tam yağlı yerine yarım yağlı ürünler tercih edilmelidir.
Diyabetlilerde kalp-damar hastalığı oluşma riski, diyabeti olmayanlara kıyasla iki kat daha fazladır. Kan yağları veya kan basıncı yükselmesinin önlenmesi, kalp-damar hastalıkları oluşma riskini azaltır. Besinlerle alınan yağ ve özellikle de hayvansal (doymuş) yağ tüketimini azaltmak, kan kolesterol düzeyinin düşürülmesine yardım eder. Daha az yağ, özellikle de daha az doymuş yağ tüketilmesi, kalp sağlığıyla ilgili riskleri azaltır.
Kalp-damar sağlığını korumak için tuz tüketimine de dikkat etmek gereklidir. Yemeğin tadına bakmadan tuz ekleme alışkanlığından vazgeçilmelidir. Salamura, hazır besinler ve aşırı turşu tüketiminden sakınılmalıdır.
• Vitamin ve Mineraller: Sebze ve meyveler başta olmak üzere tüm besinler çeşitli vitamin ve mineralleri içermektedir. Örneğin; portakal, mandalina, kivi gibi meyveler C-vitamini için; süt, yogurt ve peynir kalsiyum için; kırmızı et ve yumurta ise demir ve B12-vitamini için iyi kaynaklardır.
• Posa: Besinlerin sindirilmeden atılan kısmıdır. Elma, greyfurt, limon ve portakal gibi meyveler; yulaf, kuru baklagiller ve bazı sebzeler suda eriyebilen posa içerir. Posanın bu türü mide boşalmasını geciktirir, karbonhidratların sindirimini yavaşlatarak kan şeker düzeyinin yükselmesini önler, kolesterol ve trigliserid düzeylerinin kontrolünü sağlar. Diyabetlilerin beslenme programında günlük gereksinimlerine uygun olan miktarlarda sebze, meyve ve kuru baklagil tüketmesi, gerekli posa alımının sağlanması yönünden önemlidir.
Posa tüketimini artırmak için beyaz ekmek yerine tam tahıl ekmeği, yulaf ekmeği, çavdar ekmeği; pirinç veya makarna yerine bulgur; meyve suyu yerine meyve tüketilmelidir. Kabuğu ile yenilebilen meyvelerin kabuğu soyulmamalı, iyice yıkandıktan sonra kabuğu ile birlikte tüketilmelidir. Öğünlerde mutlaka sebze ve salata yenilmeli, haftada 2-3 defa kuru baklagil tüketilmelidir.
• Su: Vücudun artık maddelerden arınması ve düzenli çalışması için yeterli miktarda su tüketimi önemlidir. İhtiyaç duyulan su miktarı, yaş gruplarına göre değişmekle birlikte, günlük ortalama 8-10 bardak ‘su’ tüketilmelidir.
Besin Grupları
Ekmek, tahıllar, nişastalı besinler,
Sebze
Meyve
Süt
Et (et, peynir, yumurta, kuru baklagil)
Yağ ve şeker olmak üzere altı farklı besin grubunda yer alır. Her bir besin grubunun besin öğesi içeriği farklıdır. Bu nedenle soframızda ve tabağımızdaki besinler çeşitlendirilmeli ve tabağımızda yer alması gereken besinlerde porsiyon kontrolü sağlanmalıdır.
Kan Şekeri Düzeyini Etkileyen Temel Besin Öğesi: Karbonhidratlar
Kan şekeri düzeyini etkileyen en önemli besin öğesi karbonhidratlardır. Besinlerdeki karbonhidratlar sindirildikten sonra kana şeker olarak geçer ve kan şekeri düzeylerini oluşturur.
Sofra şekeri, bal, sıkılmış meyve suyu gibi, yapısında şeker bulunan veya şeker eklemek süreti ile elde edilen besinler (reçel, pekmez, marmelat, limonata, şeker ilaveli meyve suları, şeker ilaveli meşrubatlar, çikolata, dondurma ve tatlılar gibi), un ve undan yapılan besinler (ekmek, yufka, erişte, şehriye, makarna, vb. gibi), pirinç, bulgur, kuru baklagiller, patates, sebzeler, meyveler, yoğurt ve süt gibi besinler karbonhidrat içerir.
Öğünlerde gereksinim düzeyinde karbonhidrat alımının sağlanması ve bunun günden güne değişmeden benzer miktarlarda olması, tokluk kan şekeri kontrolünün sağlanması için önemlidir.
Karbonhidratlar kadar olmasa da proteinler ve yağların da kan şekeri üzerine etkileri vardır. Yağ ve protein içeriği yüksek olan bir öğünde, mide boşalma hızı yavaşlar ve böylelikle tokluk kan şekeri yükselmesini geciktirebilir. Kan şekeri kontrolünün sağlanması için yüksek yağlı ve yüksek proteinli beslenme tarzının tercih edilmesi hem böbrek hasarına neden olabilir hem de hipoglisemi (kan şekerinin düşük olması) sıklığını artırabilir. Bu nedenle protein ve yağ içeren besinlerin bilinmesi ve tüketim miktarlarına dikkat edilmesi önemlidir.
Öğün Düzeni
Yeterli ve dengeli beslenebilmek, kan şekerini dengede tutabilmek için öğün düzenine dikkat edilmeli, öğün atlanmamalıdır. Önerilen besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin, önerilen zamanda ve önerilen miktarlarda yenilmesi, hipoglisemiyi ve hiperglisemiyi önler. Uzun aralıklarla düzensiz yemek yenmesi, hipoglisemi ve hiperglisemiye (kan şekerinin yüksekliği) yol açar.
Öğün sayısı diyabetin tipine, alınan medikal tedaviye (insülin tipine), fiziksel aktivite düzeyine, o andaki kan şekeri düzeyine, var olan diğer hastalıkların beslenme tedavisine ve herşeyden önemlisi yaşam koşullarına ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak değişir.
Kısa etkili insülin kullanan diyabetlilerin sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve akşam yemeği olarak üç ana öğün ve her ana öğünden 2.5-3 saat sonra da üç ara öğün olmak üzere toplam altı öğün beslenmeleri gerekir. Hızlı etkili insülin analoğu kullananlarda ara öğün sayısı, yaşam tarzına bağlı olarak değişir.
İnsülin tedavisi almayan tip 2 diyabetlilerin ana ve ara öğünler dahil olmak üzere günde 4-6 öğün beslenmesi ve düzenli olarak aynı saatlerde öğün alması önerilir. Bir gün içinde yenilmesi gereken yiyecekleri gün boyunca yayarak sık ve az yemek yeme, öğün sonrası kan şekerinin daha az yükselmesini sağlar. Öğünlerde yenilen yiyeceklerin porsiyon ölçüsünü azaltılarak küçük öğünler halinde yenilmesi, fazla enerji alınmasını önler ve açlığı kontrol altına alır, böylece hem kan şekeri kontrolü sağlanır hem de kilo alımı önlenir.
Ara Öğün Seçenekleri
Ara öğünde tüketilmesi önerilen standart bir besin veya menü yoktur. Diyabetli bireyin beslenme alışkanlıkları değerlendirildikten sonra, diyetisyen tarafından hastaya özgü uygulanabilir öğün planı yapılır. Ara öğünlerde karbonhidrat içeren bir besin tüketilmesi, bir sonraki öğüne kadar gelişebilecek hipoglisemi riskini önler.
Diyabetliler genellikle ara öğün saatlerinde evde olmadıklar için bir şey yiyemediklerinden yakınırlar. Ara öğünler için hazırlıklı olma alışkanlığının kazandırılması önemlidir. Diyabetli birey, yanında-çantasında, arabasında ve işyerinde daima öğün planına uygun besinleri hazır bulundurmalıdır.
Tip 2 Diyabette Fiziksel Aktivite
Fiziksel aktivite; vücutta kas hareketinin olduğu her hangi bir aktiviteyi tanımlar. Egzersiz ise; bir amaca uygun olarak planlanmış, tekrarlı olarak yapılan fiziksel aktivitedir. Diyabetli bireyde fiziksel aktivite ya da egzersizden beklenen; fiziksel uygunluğun artırılmasıdır.
Fiziksel aktivite/egzersiz; diyabetlinin kan glukozu seviyesin1ci dengede tutmada, HbA1c değerini normal seviyede tutmada ve diyabete bağlı ileri
dönem komplikasyonların görülme riskini azaltmada etkilidir. Ayrıca; kan lipid (yağ) düzeylerinin iyileşmesi, kardiyak risk faktörlerinin minimuma indirilmesi, vücut yağlarının azalması ve psikolojik iyilik halinin artması etkileri de vardır.
Diyabette Fiziksel Aktivite/Egzersizin Etkileri
• Fiziksel aktivite/egzersiz, kan glukozu kontrolü üzerine olumlu etki sağlar,
• Hipertansiyonun kontrolüne destek olur,
• Kan yağlarının düşmesine katkı sağlar,
• Egzersiz düzenli yapılması halinde, hem genel vücut yağ dağılımını olumlu yönde etkiler hem de karın bölgesindeki yağı azaltır,
• Kaybedilen kilonun korunmasına yardımcı olur,
• Genel sağlık ve ruh sağlığının iyileştirilmesine katkı sağlar,
• Yaşam kalitesini olumlu etkiler.
Diyabetli Bireyler İçin Fiziksel Aktivite/Egzersiz Programının Yapılandırılması
Diyabetliler her yaşta, her durumda egzersiz yapabilirler. Diyabetli bireye önerilecek fiziksel aktivite/egzersiz programı öncesinde, aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir.
Diyabetli bireyin fiziksel aktivite/egzersiz açısından bireysel özellikleri ve risk faktörleri belirlenir. Bireyde fiziksel kısıtlılıklar, engeller, kalça/diz protezi, dejeneratif, romatizmal hastalıklar, periferik arter hastalığı, yürürken bacak krampları, nabız, kan basıncı, diyabete bağlı sinir hastalığı, ayaklarda cilt bütünlüğünde bozulma, nefropati, nöropati, hipoglisemi atakları ve fiziksel aktiviteyi etkileyecek diğer durumlar değerlendirilir.
Diyabetli birey, fiziksel aktiviteye başlamadan önce evde kan glukozu takibi yapmayı öğrenmiş olmalıdır. Kan glukozu ölçüm sonuçları diyabetli bireyin, egzersize başlayıp başlayamayacağına, egzersize başlamadan önce veya egzersiz esnasında ilave karbonhidrat alımı yapıp yapmayacağına karar vermesini sağlar. Diyabetli birey, fiziksel aktivite/egzersiz öncesi, esnası veya sonrasında kan glukozu ölçümü yaparak fiziksel aktivite/egzersizin kan glukozu üzerine etkisini değerlendirmelidir.
Egzersiz öncesi kan glukozu düzeyi nasıl olmalıdır:
• Egzersiz öncesi güvenli kan glukozu 100-250 mg/dl arasında olmalıdır.
• Kan glukozu 100 mg/dl’nin altında ise 15 g karbonhidrat alımı sağlanmalıdır.
• Kan glukozu 250 mg/dl veya üzerinde ise idrarda keton testi yapılmalı, keton pozitif ise normalleşinceye kadar egzersiz ertelenmelidir. Keton negatif ise ek karbonhidrat alımına gerek kalmaksızın hafif şiddette egzersizyapılabilir.
• Her koşulda önlem olarak fiziksel aktivite sırasında karbonhidrat içeren (kesme şekeri, meyve suyu, vb. gibi) besin bulundurulmalıdır.
Egzersiz programı tanıtılır.
• Egzersizin tipi, yoğunluğu, süresi ve şiddeti mutlaka kişiye uygun olarak belirlenmelidir.
• Egzersiz, büyük kas gruplarını içermeli; aerobik tipte ve dinamik olmalıdır. Bu özellikleri sağlayabilen egzersiz türleri yürüme, yüzme veya bisiklet, vb. gibi egzersizler seçilebilir. Ancak düzenli yapılabilmesi nedeniyle tempolu yürüme, en çok tercih edilen aktivitedir.
• Diyabetli bireyde fiziksel aktivite ya da egzersiz planlanırken; hastanın yaşı, egzersizin tipi ve şiddeti, hastalığın metabolik kontrolü, kas-iskelet sistemi uygunluk düzeyi ve kalp-akciğer uygunluk düzeyi dikkate alınmalıdır.
• Tip 2 diyabetli bireyde, hastalık 35 yaşından önce ortaya çıkmış, komplikasyonsuz seyrediyor; henüz iskemik kalp hastalığı, hipertansiyon ve kan yağları yüksekliği gelişmemiş ise şiddeti gittikçe artan egzersiz eğitim programları uygundur.
• Kan glukozu ve kilo kontrolünün sağlanabilmesi için egzersiz, orta şiddette (maksimum kalp hızının %50-60’ı), uzun süreli (ortalama 45 dakika) olmalı ve düzenli yapılmalıdır.
Uygun Fiziksel Aktivite Nasıl Olmalıdır?
• Haftada üç ya da beş kez, günde 30-45 dakika yapılmalı, 48 saatten fazla ara verilmemeli,
• Hafif şiddette başlamalı, orta şiddete yavaş yavaş ilerlenmeli,
• 5-10 dakika ısınma hareketleri ile başlanmalı,
• 20-30 dakika uygun tempoda sürdürülmeli,
• 10-15 dakika’lık soğuma egzersizleri ile bitirilmelidir.
Egzersiz Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Durumlar
On iki haftalık düzenli yürüme programı ile tip 2 diyabette fiziksel uygunluk artar, karın bölgesinde yağ oranı azalır. Ancak hiperglisemi kontrol altında olmalı, sekonder problemler minimize edilmeli, metabolik durumuna uygun ve kişiye özel egzersiz verilmelidir.
• Egzersiz tipi, süresi ve şiddeti,
• Hastalığın şiddeti, akut veya kronik safhada oluşu,
• Eşlik eden başka bir hastalık varlığı, egzersizin yükünün artmasına veya daha fazla algılanmasına neden olur.
Bu nedenle, kişiye aktivite önerilirken, egzersiz test bulguları, iklim, çevre koşulları, entellektüel talepleri, besin alımı ve ruhsal durumu göz önüne alınmalıdır.
Egzersiz sırasında,
• Güvenli kan glukozu düzeyi sağlanmalı,
• Uygun sıvı alımı sağlanmalı,
• İyi bir ayak bakımı sağlanmalı,
• Uygun bir spor ayakkabısı seçilmeli,
• Vücut hijyenine dikkat edilmelidir.